Daha Geyikli'den limanına yaklaşırken karşılıyor sizi ihtişamıyla Bozcaada Kalesi... İlk adım, ilk hissediş doğayı ve huzuru... Sadece bir başlangıç... Ne demek istediğimi benimle adayı gezdikçe anlayacaksınız.
O kadar ufak bir ada ki... Ama o kadar yeterli ve istediğinizde bir o kadar da içinde kaybolabileceğiniz.
Adanın kuzeyi ve güneyi birbirinden o kadar farklı ki. Her koyu birbirinden güzel... Bütün koylarında denize girme fırsatım olmadı ama gördüklerim inanılmazdı. Ufak bir ipucu, çok fazla soğuk suyla aranız yoksa dikkat!!! Benim gibi hasta olabilirsiniz. Ama buna bile değer :) Kendinizi denizden alamıyorsunuz, berraklığı ve saflığı karşısında. Girene kadar biraz zorlanıyorsunuz ama sonrasında çıkmak çok zor. Bahsettiğim yerlerden biri Ayazma plajı... Biraz taşlı ama sakın buna aldanıp vazgeçmeyin. O kadar büyük bir koy ki biraz yürüyüp keşfe çıkarsanız ne demek istediğimi anlayacaksınız. Ufak engelleri aştıktan sonra kumun ve suyun tadına doyamayacaksınız. Ta ileriye, uzaklara gidebilirsiniz korkusuzca... Uzun ve sığ bir yolculuk ( tabii her zaman dikkatli olmakta fayda var! ). İliklerinize işleyen soğuk su sizi kendinize getirecek... Nerdeyse günün her saati çarşaf gibi bir deniz ( nerde denize girdiğine göre değişir :)
Merkezden sadece 3 km uzaklıkta kalıyor olmamıza rağmen inanılmaz dalgalı ve neredeyse fırtınalı diyebileceğim bir koydaydı tesisimiz. Çok huzurlu ve keyifliydi Çapraz Tatilköyü. Her sabah içtiğim üzüm suyunun tadı damağımda kaldı. Tesisin sahibinin kendi elleriyle yetiştirdiği, ilaçsız, tamamen saf bağlardan. Yine kendi yetiştirdikleri körpe biberler, domatesler...
Duymuşsunuzdur Bozcaada rüzgarlarıyla meşhurdur. Sürekli esen rüzgarlar size gerçek sıcağı hissettirmez hiçbir zaman. Nemsiz, yumuşacık, akşam hafif bir şalla serinliğinizi mutlu edeceğiniz keyifli bir iklim.
Hala büyük bir heyecanla anlatıyorum. O yüzden konudan konuya atlıyor olabilirim ama tekrar döneceğim eksik kalan noktalara.
Merkezde yan yana sıralanmış lokantalar, limandan çıkınca karşılaştığınız çay bahçesi, sonrasında kafeler ve minik pazarımsı çarşısı, çeşit çeşit hediyelik eşya bulabileceğiniz, tezgahların arkasındaki emeklerini sergileyen, hoş sohbet, güzel kalpli insanlarıyla... Bulunduğunuz süre boyunca benim gibi hergün oralarda yürür, sevdiklerinize adadan birer hatıra götürmek ister ve biraz da sohbetlerinizi koyulaştırırsanız siz de benim gibi hayran kalabilirsiniz. Öyle ki 2500 kişilik bir nüfusu barındıran, kışın ise neredeyse 500 kişinin yaşadığı tamamen izole bir hayat yaşayan yerli halk. Uzun ve keyifli bir sohbetin ardından ve kesinlikle gitmenizi tavsiye edeceğim Lodos Restaurant'ın sahibi Nejat Bey'den çok şeyler öğrendim. O da buraya ilk görüşte aşık olanlardan. İstanbul'dan tatile geldiği adanın, eşiyle birlikte 10 yıldır sadık yerlilerinden biri olmuşlar. Buraya yerleşip zevk aldıkları bir alanda hayatlarını kazanmaya karar vermişler ve şirin mi şirin, keyifli mi keyifli bir mekan açmışlar. Harika ve ilginç yemeklere eşlik eden hoş sohbetler sizi buraya öyle bir bağlayacak ki bir daha, bir daha gitmek isteyeceksiniz. Bu arada ilginç yemeklerin başında deniz kestanesi geliyor. Nejat Bey bizi mutfağına davet ederek yemeklerimizi seçmemizi istediğinde ilk gözüme çarpan onlar oldu. Koca bir kasenin içinde bana bakan dikenli kestanelerin çiğ olarak yendiğini ve mutlaka denemem gerektiğini söyledi. Gezmeye, yeni yerler keşfetmeye açık bir insan olarak yemek konusunda aynı hassasiyeti gösteremiyor olmak çok şey kaybettiriyor ama ne yazık ki herşeyin bir ilki var sözüne rağmen tadamadım. Belki bir daha ki sefere... Taptaze bir balık, taze yeşilliklerden oluşmuş bir salata, kabakçiçeği dolmasından ( ki Ege bölgesinde meşhurdur ) zeytinyağlı dolma vs.ye uzanan keyifli bir masa ve tabii yudumlanan Bozcaada şarabı eşliğinde keyifli bir sohbet. Yalnız buraya kalabalık bir sezonda özellikle haftasonu gdecekseniz mutlaka rezervasyon yaptırmalısınız.(Lodos Bozcaada)
Ufak bir ipucu...
Biraz daha uzanalım sahile. Liman çevresinde sıralanmış lokantalar ( kalabalıktan, biraz mazot ve biraz da balık kokusundan hoşlanıyorsanız mutlaka burda yemek yemelisiniz ). Gerçekten keyifli görünüyor, insanlar mutlu. Kalabalık ve hoş sohbetler doldurmuş kale manzarası eşliğinde adayı... Arka sokaklar da bir o kadar hoş. Vasilakis de yemek yemekten zevk alacağınız beyaz ve sempatik bir yer. Yemek yerken geçen insanları izleyebileceğiniz, misafir kedilerinizle keyifli vakit geçirebileceğiniz yol üstünde sempatik bir yer.
Şimdi de sizi ''Rüzgar Güllerine'' götürüyorum. Hiç yol iz bilmenize gerek yok. Sadece merkezden yukarı doğru kendinizi bırakın. Araçla gitmek daha kolay bir yöntem olabilir tepeye ulaşmak için. Ama mutlaka günbatımında gitmelisiniz. Rüzgar güllerinin ihtişamını görmeden anlayamazsınız. O kadar çok etkilendim ki inanılmaz sayıda fotoğraf çekmişim. Rüzgar güllerinin solundan devam ederek biraz tozlu bir araziden geçerek Batı burnunda günbatımını izleyebilirsiniz. Yanınıza şarap almayı ihmal etmeyin. Ben tecrübesizliğimin kurbanı oldum :) Ta uzaklara, ruhunuzun derinliklerine gidebileceğiniz eşsiz bir manzara... Fazla söze gerek yok sadece gidin ve yaşayın...
Romantizme biraz ara vererek gitmenizi tavsiye edeceğim başka bir plajdan bahsetmek istiyorum. Birçoğunuzun da duymuş olabileceği Mitos Beach... Doğrusunu söylemek gerekirse çok önyargılı bir şekilde gitmeyeceğim dediğim bir yerdi çünkü adanın popüler plajlarından biri. Özel bir plaj ama özellikle sezonda o kadar kalabalık ki rezervasyon yaptırmadan yer bulmanız mümkün değil ( denize girmek için rezervasyon yaptıracağım aklıma gelmezdi : ) Orayı da görelim, denizin tadını çıkaralım dedik ve en önden denize nazır yerimi ayırttık. Gerçekten çok güzeldi çünkü neredeyse kimse yoktu. Günlerden salı tabii... Ayazma'ya da pazartesi gitmiştik. Haftasonu gitmemenizi öneririm çünkü gerçekten çok kalabalık. Eee tabii çalışanlar için yıllık izinlerden biraz alınıp buraya gelmekte fayda var derim. Ben de öyle yapmayı tercih edenlerdenim. Haftasonunu kaldığımız tesisin plajında geçirmeyi tercih ettik. Her ne kadar çok nadir olan denizanalarının bizim koya vurması dolayısıyla girememiş olsam da iyi bir dinlenme oldu diyebilirim. Odadan çıkıp fırtına çıkmışçasına dalgalı denizi görüp 'Aman Allah'ım' desek de güneye gittikçel çarşaf kıvamındaki denizi gördükçe içimize su serpildi. Bu da adanın güzelliği işte... Sıradanlıktan uzak, keşfedilmeye açık, yaşanılası...
İnanın daha anlatmadığım o kadar çok yer var ki... Daha benim göremediğim güzellikler, berrak sular, el değmemiş koylar. Bu sadece bir başlangıç. Sizi de heveslendirmek istedim biraz. Ben yine, yeniden gitmeyi planlıyorum. Dostlarım, kardeşlerim ve ailemle paylaşacağım çok fazla güzellik var orda. Bir gidip görün sonra da anılarınızı lütfen benimle paylaşın :) Umarım huzurlu ve keyifli bir tatil geçirirsiniz.
- Limonata içmeden ve sakızlı kurabiyelerden tatmadan gelmeyin.
- Mutlaka şarap fabrikalarını ziyaret edip şarapların tadına bakın. Sonra da ağzınızın tadınıza en uygun şarabı alıp evinize döndüğünüz zaman sevdiklerinizle keyifli bir sohbetle anılarınızı paylaşın. Hangisi olduğunu söyleyemem çnkü zevkler ve renkler tartışılmaz. Ama en meşhur markaların Corvus, Talay ve Çamlıbağ olduğunu söyleyebilirim. Gerisi size kalmış.
- Üzüm suyu için... Gelirken kasayla satılan üzümlerden alabilirsiniz.
- Güneşin batışını sevdiklerinizle paylaşmayı unutmayın...
- Eylül'den sonra özellikle Geyikli'den kalkan vapur seferlerinin iptal olma ihtimaline karşı hava durumundan emin olun. Sakin bir denizde yolculuk yapmak ve adada mahsur kalmamak istiyorsanız ( ki adadan ayrılamayabilirsiniz, o sizi bırakmak istese bile siz bırakamayabilirsiniz ) lütfen iklim koşullarını dikkate alın.Ben Eylül başında orda olmaktan çok keyif aldım çünkü yavaş yavaş kalabalık elini ayağını çekmiş, adanın gerçek güzelliği ortaya çıkmıştı...
- Bozcaada Kitapçısı'na uğrayın, okunmuş kitaplardan veya plaklardan edinin. Minik ve sevimli sanat galerilerini gezin. Bozcaada Müzesini gezmeye çalışın ( bir dahaki sefere kaldı ).
- El değmemiş, henüz keşfedilmemiş koylarında denize girin... Bir dahaki sefere ben öyle yapacağım.
Şimdilik benden bu kadar. Bakarsınız siz de ada dönüşü anılarınızı ve düşüncelerinizi benimle paylaşırsınız ve eksik kalan güzellikleri de beraber tamamlamış oluruz. Ne dersiniz?
Keyifli günler...
Hmmh, üzüm suyu da üzüm suyu! Sırf onun için bile gidilir yani? Gerçi ben de şarap yerine pek bir severim üzümlerin suyunu.. İstanbul'da sadece Kavaklıdere'ninkiler var. Şart oldu o zaman, beraber bir planla açılmak buralara =)Radikal foto çekimleri için hazır mısın Bozcaada?
YanıtlaSilYazminam, şu Gökçeada da güzel diyorlar, ne dersin, aa yok yooook, Asos'ta bir yer var, şaka gibi! Geldiğinde konuşalım...
Öpüyorum,
Fotolar için ellerine, merceğine sağlık =)
M.
Bu arada, hoşgeldin yasemin blog!
YanıtlaSilSonunda geldin... Tüm yurtiçi ve yurtdışı gezilerinin fotolarını ve notlarını dört gözle bekler, iple çekeriz! Eskilerini de isteriz!!
Teşekkürler şimdiden,
M.